Page 616 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 616
ANAFARTALAR KAHRAMANI
Basında
MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE ÇANAKKALE
MÜLAKAT Yeni Mecuma Fevkalade Nüshası, Mayıs 1918
ZAFERİ
1915-1916
“O kahramanlar, başlarında fedakâr zâbitleri olduğu hâlde gayr-i kâbil-i tevkîf savletleriyle
ilk düşman hattını bire kadar boğdular”
141
bana hazırladıkları çadıra çekildim. Zaten gece kesîf bir yığın hâlinde bulunan hücûm kıta‘a- Omega markalı siyah okside bir saat arkasında
de hulûl etmişti. Lâzım gelen emirleri verdim. larımızı düşman görecek, karadan ve denizden bir taç ve “L.Z.” markaları. Paşa’nın kırılan saati
Taze kuvvetlere intizâr ediyordum. Bu kuvvet- nâmütenâhi topların bombardımanına ma‘rûz de Mekteb-i Harbiye’den beri sakladığı Omega
lerse yukarda bahsettiğim iki alaydı. Bunlardan kalacaktık, belki de bu bir felâket olacaktı. Mü- markalı kuvvetlice bir talebe saatiymiş. Cevad
birisi pek geç vâsıl olabilmiş, diğeri ertesi gün dhiş, heyecânlı bir buhrân anı değil mi? Paşa, Bey Zenith markalı bir bilezik saati de gösterdi
ancak muvaffakiyet istihsâlinden sonra gele- derhal oradaki kumandanlarla beraber hücûm ki onu Mustafa Kemal Paşa’ya o kurşun değdiği
bilmiştir. Bu sebeple kumandanlar ve erkân-ı saflarının önüne geçmiş Askere düşmanın esnâda yanında bulunan genç mülâzim vermiş.
harpleri kuvvete nazar-ı dikkatimi celb ettiler. kaçmağa hazırlandığını, fakat buna müsâade Askerinin bu kadar yanında giden, onlara
Vâkıâ hakları vardı. Fakat ben muvaffakiyeti etmeyeceğimizi söylemiş. “Bunun için benim ön ayak olan bir kumandana en zorlu düşman-
çok kuvvete mâlik olmaktan ziyâde elimizde ileriden kırbaç sallayarak vereceğim işâret üze- ların bile dayanamayacağına aklım eriyordu.
bulunan kuvvete azim ve şiddet vermekte, ve rine hemen hepiniz düşmana atılacaksınız” - Peki, siz bu yaranızla uğraştığınız esnâda
onları benim tasavvur ettiğim gibi kullanabil- demiş. Beş on adım ileri yürüdükten sonra işâ- askerlerimiz ne yapıyordu? Hücûma devam
mekte görüyordum. Geçirilecek zaman bizden retini verince zâbitân ve efrâdın tereddüdsüz ediyor muydu?
ziyâde düşmana fâide-bahş olacaktı. Onun için bir arslan savletiyle düşmana saldırdıklarını
bütün mütalaâta rağmen sûret-i kat‘iyede ta- görmüş. Bu hücûmun karşısında düşmanın kâ- - Tabîî. O kahramanlar, başlarında fedakâr
arruz edecektim. Hazırlanmaları bitince bana milen ezildiğini, hiç silâh kullanmak fırsatına zâbitleri olduğu hâlde gayr-i kâbil-i tevkîf sav-
bildirmelerini kıt‘alara emr ettim. vakit bulamamış olduğunu anlamış. letleriyle ilk düşman hattını bire kadar boğdu-
- Peki bu az kuvvetle ne türlü bir hücûm - Ortalık açıldıktan sonra idi ki, diyor, lar. Bundan başka önlerine tesâdüf eden, im-
dâda gelen bütün düşman kıt‘alarını perişân
tertîp edecektiniz? düşman hakîkaten “Conkbayırı”nı cehenne- ettiler. Hattâ bizim münferit aksâmımız boş
- Gâyet basit!... Conkbayırı’ndaki ve Şa- me çevirmişti. Denizden, karadan büyük çaplı buldukları istikâmetlerden denize kadar git-
hintepe’deki düşman karşısında duran kuvvet topların muhtelif cinste mermileri Conkbayırı mişlerdir. Bence maksad-ı hücûmun ilk safha-
...’inci fırkaya âitti. Yeni gelecek alaylar bu hat- semâsında bitmez tükenmez yıldırımlar vücâ- sındaki muvaffakıyetle tamâmen hâsıl olmuştu.
tın gerisinde ve hemen yakınında toplu saff-ı da getiriyordu. Karşımda bulunan İngilizleri kâmilen imhâ et-
harp nizâmında ahz-ı mevki‘ edeceklerdi. Ha- Buraya kadar muhâveremizi, sâkin bir meye kalkışacak kadar, şerâiti müsâit tasavvur
reket fecirle beraber başlayacaktı: Hiçbir tüfek, vaz‘iyetle dinleyen Yüzbaşı Cevad Bey, Paşa’nın etmiyordum. Onun için verdiğim emirle taar-
top ve bomba patlamaksızın süngü ile, düşman yâveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle: ruzu kestim.
üzerine atılmak. - Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi de Conkbayırı’nda ve Şahintepe’de yerleştik
- Demek ki o gece bizimkiler, delikerinden Paşa’nın göğsünü okşamıştır! dedi. kaldık. Bu muhârebede düşmana binlerce mak-
baş çıkaracak farelerin üzerine hemen atılmağa tûl, binlerce mecrûh verdirdik. Birçok esliha
hazırlanan kediler sinsiliğiyle pençelerini içeri - Nasıl? dedim. aldık. O cephede bulunan makineli tüfeklerini
alıp sezdirmeksizin pusu kuracaklardı. Ve İn- Paşa tespihiyle oynuyordu. Cevad Bey, par- iğtinâm ettik. Birçok da esîr alındı. Bu hücû-
gilizler o sabah güneşin parıltısı ile uyanmaya- lak çizmelerindeki mahmûzlar şıkırtı yaparak, mumuz Sir Hamilton’u bazı mübâlağalı tasvîr-
caklar, süngülerimizin pırıltısı ile kamaşıp dü- göğsünün sol tarafındaki nişân kordelâları sıra- lere sevk etmiş. Bunu sonra, raporunu okudu-
şeceklerdi. Fakat zât-ı âlîniz, anladığıma göre, sı ve ipek kordonu kabara ine anlattı: ğum zaman anladım. (Raporu açıp orada bir
kaç gündür uykusuz kalıyorsunuz? Hiçbir yor- - Bulunduğumuz yer tamâmen muhâcimle- sahîfe arayarak) bakınız, müşarünileyh diyor ki
gunluk duymuyor midiniz? rin arasıydı, dedi. Paşa da ilerleyen efrâdımızı askerlerini mevcût bilcümle toplarımızla topa
- Tabîî duyuyordum. Ve bu muhârebe yor- seyr ederken göğsüne bir şeyin gâyet kuvvetle tutturmuşuz bu doğru değildir. Ben bu hücûm-
gunluğunu hiç olmazsa telâfi ederek ertesi gün çarptığını duymuştur. dan evvel top değil, tabanca bile attırmadım.
hücûm anında zinde bulunabilmem için ça- - Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri Çünkü, attırsaydım o zaman baskın tarzında
dırımda yalnız kaldım. Fakat buna imkân var gördüm. Yanımda bulunan zâbiti: “Efendim, yapmak istediğim hücûm muvaffak olamazdı.
mıydı? Birçok sebeplerle birçok zevât yanıma vuruldunuz” dedi. Ben böyle bir söz şuyû‘ bu- Zaten onun askerleriyle benim askerlerim de-
gelmek mecbûriyetinde kalıyordu. Aynı za- lursa askerimizin kuvve-i ma‘neviyesi üzerinde ğil, bizzât benim ve kumandanlarımın onlarla
manda bütün grup cephesinin muhtelif kısım- yapacağı te’sîri düşündüm. Elimle zâbitin ağzı- arasındaki mesâfe ancak 15-20 hatveydi. Bu ka-
larından heyecânlı raporlar alıyordum. Meselâ: nı kapadım. “Sus” dedim. dar yakın mesâfede düşman hattına topçu en-
Düşmanın Ece Limanı önünde nümâyiş için - Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafın- dahtına imkân olmayacağı erbabınca ma‘lûm-
dolaştırmakta olduğu boş gemileri görmesi da tamâm saatinin bulunduğu cebe isâbet et- dur, bâhusûs gece vakti... Bir de Hamilton iki
üzerine İngilizlerin mezkûr limana asker çıkar- miştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbeyle taburunun boğazlanıp hâk-i helâke serildiğin-
makta olduğunu bildiren raporlar gibi... Geceyi Paşa’nın göğsünde hafîf bir lekeden başka ileri den bahs ediyor. Bu doğrudur. Fakat bizim 28
işte bu tarzda geçirmiş bulunuyoruz. geçmemiştir. Temmuz’da Conkbayırı’nda yaptığımız hücûm-
Mustafa Kemal Paşa’nın tasavvur ettiği hü- la mağlûp ettiğimiz İngiliz kuvveti Arıburnu ve
cûm 28 Temmuz günü takrîben saat 4.30 evvel- - O saat sizin için tarîhî bir saattir. Onu gö- Damakçılık Bayırı arasındaki mıntakada bulu-
de başlıyor. Hücûmu seyr etmek üzere Paşa da rebilir miyim efendim? nan tekmîl kuvvetleridir. Bu meydân-ı harpte
asker ve kumandanlara mülâki oluyor. Fecir baş- - O saatin enkâzını bu muhârebeden son- şân ve şeref kazandıklarından bahs ettiği Gene-
lamış, ortalık aydınlanmağa yüz tutmuş. Fakat ra Liman Paşa Hazretleri hâtıra olarak aldılar. ral Kayley, bütün erkân-ı harbiyesiyle beraber
Paşa hücûm anının gecikmekte olduğunu gö- Bana da kendilerinin âile-i asâlet armasını hâvî maktûl düşen General Baldwin, tehlikeli sûret-
rüyormuş. Hâlbuki bu teahhür biraz daha uza- bulunan saatlerini verdiler. te yaralanan General Koper nelere kumanda
yacak olursa ortalık tamâmen açılacak. Bizim O saati istedim. Cevad Bey gösterdi. ediyorlardı, yalnız iki tabura mı?
616