Page 608 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 608
ANAFARTALAR KAHRAMANI
Basında
MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE ÇANAKKALE
MÜLAKAT Yeni Mecuma Fevkalade Nüshası, Mayıs 1918
ZAFERİ
1915-1916
“Uhdemize tevdî‘ edilen nâmus vazîfesini tamâmen îfâ etmek için bir adım geri gitmek yoktur”
137
hücûm savletiyle düşman mevzi‘lerine gir- şıldı. Yirmi dört saatten beri devam eden kelime-i şehâdet çekerek yürüyorlar. Bu,
meleri borazanlarla, trampetlerle geriden muhârebe askerin pek ziyâde yorgunluğu- Türk askerlerindeki rûh kuvvetini gösteren
şiddetli bir hücûm emri verdirdim. Saat nu mûcîp olmuştu. Onun için verdiğim bir şâyân-ı hayret ve tebrîk bir misâldir. Emîn
4 sonra idi. Umûm cephede ileri hareketi emirle taarruzu kestim. Fakat kazanılmış olmalısınız ki Çanakkale muhârebesini ka-
canlandı. Bilhassa merkez grubu savletle olan hattı tahkîm etmekten, orada mıh- zandıran, bu yüksek rûhtur.
ilerlemeye başladı. Doğrusu bütün kıt‘ala- lanıp kalmaktan başka vatanı kurtaracak Paşa, Arıburnu Kumandanlığından ay-
rımız şâyân-ı takdîr bir sûrette ilerliyordu. çâre yoktu. Binâenaleyh lâzım gelen emri rılıyordu, daha ötelere gitmek için. Fakat
verdim. gece olmuştu. Ben de Paşa’dan ayrılmaya
Gâyet i‘tidâlle konuşan muhâtabımın
ağzında “şâyân-ı takdîr” terkîbinin mühim Yalnız kıymetli bir harp tarîhi vesîkası mecbûrdum, eve gitmek için! Kendisine
ma‘nâsı vardı. Bu terkîp benim nazarımda olmak üzere Paşa’dan bu emrin son sözleri- pek çok teşekkürler ederek, iki gün sonra
ta‘rîfsiz fedakârlıklar, muhayyelesiz kahra- ni aldım. Diyor ki: Benimle beraber burada diğer safhalar hakkında ma‘lûmât almak
manlıklar sahnesi demekti. muhârebe eden bilcümle askerler kat‘iyyen için tekrar ziyâret edeceğimi söyleyerek
bilmelidir ki uhdemize tevdî‘ edilen nâmus kahraman elini sıktım.
- Sonra ne oldu efendim?
vazîfesini tamâmen îfâ etmek için bir adım Bana Kanije Müdâfii Tiryaki Hasan
- Birçok efrâd bazı yerlerde düşman
geri gitmek yoktur. Hâb ü istirâhat ara- Paşa ile, yâhûd Plevne Aslanı Gâzî Osman
siperlerine kadar girmeye muvaffak oldu. manın, bu istirâhatten yalnız bizim değil, Paşa ile görüşmek mukadder olsaydı bu-
Fakat asıl keşif avcı hatlarımız düşman si- bütün milletimizin ebediyen mahrûm kal- günkü muhâvereden daha fazla mı bir he-
perlerinin yirmi otuz, hattâ sekiz on metre- masına sebebiyet verebileceğini cümlenize yecân duyacaktım?
sinde durdu. Bizim askerlikçe bu mesâfede hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın hemfi-
hâlâ muhârebenin bitmemiş olması şâyân-ı kir olduklarına ve düşmanı tamâmen deni-
istiğrâptır. Çünkü eski nazariyâta göre bu ze dökmedikçe yorgunluk âsârı gösterme- İkinci Safha
Paşa yine aynı odada yine aynı elbiseyle
mesâfenin pek çok fevkindeki bir mesâfede yeceklerine şüphe yoktur. oturmuş, önündeki mufassal harîtadan son Al-
muhârebe netîcesi taayyün etmiş olmak lâ- man taarruzunu ta‘kîb etmekle meşgûldü. Ben
Mustafa Kemal Paşa’nın umûm Arıbur-
zım gelir. Hâlbuki düşmanın sebât ve ısrârı, nu kuvvetlerine şâmil olan kumandanlığı girince, taarruz istikâmetlerini, tahmîn ettiği
netîceleri mesleğine âşık bir asker vuzûh ve
kahraman askerimizin ölümden yılmaması 4 Mayıs 1331 gününe kadar devam etmiş, samîmiyetiyle anlattı. Ve sonra:
böyle burun buruna gelindikten sonra da bu müddet zarfında cereyân eden vak‘alar - Bugün ikinci safhadan bahs edecektik,
daha aylarca müddet pek kanlı muhârebe içinde öyle mevzi‘î mütekâbil taarruzlar- öyle değil mi efendim? dedi.
Bu ikinci safha, harbin ikinci safhası değil;
safhaları görmek imkânını muhâfaza etmiş dan başka hiç büyük muhârebe yok. Fakat kumandanın o havâlîde deruhte ettiği vazîfe-
oluyor. Bu muhârebe böyle saat dörtte bu- cidden kahramanlık sahneleri vardır. Me- lerden ikincisidir. Bu zamanda, Paşa, umûm
run buruna gelmekle taarruz durdu. Fakat selâ bakınız Paşa ne anlattı: Arıburnu cephesine âid mütâla‘alarda bulun-
muhârebe olanca şiddetiyle devam ediyor- mak salâhiyetini kendinde bulamıyor. Ancak
- Biz ferdî kahramanlık sahneleriyle sağ cenâhta ... (19)uncu fırkanın başında bu-
du. Ben kemâl-i ciddiyet ve şiddetle taarruz meşgûl olmuyoruz, dedi. Yalnız size Bom- lunduğu sırada cereyân eden en mühim hâdise
edilmek, bu taarruz ihtiyât ve istinât kuv- basırtı Vak‘asını anlatmadan geçemeyece- hakkında, yani 6 Mayıs’ta vukû‘ bulan umûmî
hücûm hakkında biraz ma‘lûmât verdi. Bu
vetleriyle iyi ta‘kîb olunmak şartıyla netî- ğim. Mütekâbil siperler arasında mesâfe- umûmî hücûmda onun fırkası, karşısındaki
ce-i kat‘iyenin kazanılacağına kâni‘dim. Ve miz sekiz metre... Yani ölüm muhakkak, düşman mevzi‘lerine girmeğe muvaffak olmuş.
bu kanâ‘atimde musırdım. Bilhassa düş- muhakkak... Birinci siperdekiler, hiçbiri - 7 Mayıs, dedi (Ve kahvesinden bir yudum
mana bu kadar yaklaşıldıktan sonra gece- kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkin- olarak, evrâkını okuduktan sonra) bu günü
şöyle hülâsa edebiliriz. Düşmanın Arıburnu’na
nin zulmetinden istifâde edilerek düşman cidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kuvvetler çıkardığı görüldü. Bu kuvvetler-
siperlerine atılmak pek mümkin olacaktı. kadar şâyân-ı gıpta bir i‘tidâl ve tevekkülle den bir tabur kadarı Arıburnu cephesinin sağ
Gece yarısına kadar bazı tertibâtla iştigal biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakî- cenâh şimâlinde bulunan Çataltepe’ye doğru
gidiyordu. İcrâ edilen keşf ve tarassuda nazaran
edildi. Sonra bir gece hücûmu yapılmasını kaya kadar öleceğini biliyor. Hiç ufak bir da düşmanın, yine bu civârda, “balıkçı dam-
emr ettim. Fakat sabaha kadar cereyân eden fütûr bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Oku- ları” şimâl-şarkîsindeki sırtlarda 100 metrelik
ahvâle, hâsıl olan vaz‘iyete nazaran düş- mak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim, cen- küçük bir cephe üzerinde tahkîmâtı ve aske-
ri görüldü. Benim tahmîn edip Şimâl Grubu
man mevâzi‘-i asliyesine girilemediği anla- nete girmeğe hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kumandanlığına arz ettiğim gibi bu civârdaki
608