Page 432 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 432
Basında
ZAFERİN İSİMSİZ ÇANAKKALE
KAHRAMANLARI İkdam, 15 Eylül 1915
ZAFERİ
1915-1916
“Topçu Yüzbaşı Yenişehirli Vefik Efendi. 32 yaşıda bir delikanlı ki nice muharebatta
ismini tanıttırmış, vatanı ve bayrağı için nice fedakârlıklar yapmış,
düşmanın cephane arabalarını yakmış, efradını darmadağın eylemiştir”
Gelibolu’da bir şehidlik ziyareti: “Yalova Zabitan Meşhedi”
“Çanakkale muhabir-i mahsûsumuzdan: Hemen her karış toprağı Türk askerinin
pek büyük kahramanlıklarına masdar olan Gelibolu şibh-i ceziresi Osmanlılığın
tarihe hediye etmiş olduğu en mehîb bir âbidedir. O dâr-ı besâlette her taşın
üzerinde vikâye-i vatan için (v)uruşan Türk erinin muazzam bir menkıbe-i
fedâkârisi mahkûktur. Bugün o tapraklar Osmanlılığın, yalnız Osmanlılığın
da değil bütün İslamiyet’in bir ka’be-i muallâ-yı kuddusisi hükmüne girmiştir.
Çünkü orada din ve millet uğruna pek cömertçe akan Türk kanı, bütün âlem-i
İslam’ın nokta-i ittihad ve uhuvvetini teşkil eden Ka‘be-i müslimîni de müdafaa
eylemektedir. Gelibolu Çelik Kal‘ası (Ben buraya milletin azm-i âhenînini
temsil eden şu ismin verilmesini teklif edeceğim) işte bundan sonra istikbale
müteveccih nazarlar önünde belirecek ebedî bir nur-ı ümid ve rehâ. Dün ben bu
arz-ı mukaddesin pek mübarek bir makamı olan zabitan mezarlığını ziyaret ettim.
Gelibolu şibh-i ceziresinde, Yalova Köyü’nün yanında küçük ve sade bir kabristan
ki ortasında beliren nişanelerin sâdegzi ve üzerlerindeki veciz olduğu kadar beliğ
kitabeler önünde insan bir ra‘şe-i hürmet hiss etmekten kendini alamıyor. İnsan
o nişaneler altındaki topraklara kapanıp ağlamak, fakat eseften değil vatan için
istihkâr-ı mevt gibi ebediyete, ruhaniyete dair pek büyük dersler, teselliler veren
meâlî-i insaniyeye şahit olmaktan mütevellit bir bükâ-yı teselli-âverle o toprakları
ıslatmak istiyor.
Oh! Tarihten büyük olan kahramanlar! Başlarındaki sade fakat mehîb kitabelerini
okuyan zâir, kıbleye doğru uzanmış yatanların uyumadıklarını ve fakat milletin
üzerinde tayerân eden şehid ruhlarıyla âlicenap kalbleri, müsterih vechleriyle
evlad-ı vatanı vazifeye davet için hâlâ canlı ve müteyakkız bulunduklarını hiss
ediyor.
Bu makber, sâl-dîde serviler altındakiler gibi bir sükûn-ı rikkat-âverden
muarrâdır… Bu makber, uzaklardan uğultusu gelen harp meydanına mahsus,
yaşamak için ölmeği temsil eden bir makberdir… Uğultular geliyor müphem,
gayr-i muayyen… bazen berrak ve kat‘î, bazen bir âvâze-i akûrâneyi, bazen ise
medîd bir alkışı andırır gibi... Şimdi insan bütün azametiyle göz önünde uzanan
şu ebediyetgâh-ı şühedadan başka bir uğultunun yükseldiğini hiss ediyor…
Yoldaşların(ın) fedakârlıklarına, kahramanlıklarına iştirak edemeyenlerin enîn-i
ruhunu veyahut vazifeye davetini andırır sert vakur bir uğultu.
Güneş batmak üzere… Altın değil fakat âteşîn ziyalar şimdi Tepecik’in ardından
beliren ufak bir kafile efradının başlarına da birer lem‘a-i nur konduruyor.
Önündeki imamın sarığı âdetâ al… fakat kafilenin taşıdığı tabutun üzerine
örtülen bayrak bu âteşîn ziyalar altında öyle iltima‘lar peyda ediyor ki… Bir avuç
kahraman, diğer bir kahramanı şüheda kabristanının sine-i şefkatine tedvî‘e
geliyorlar… Hepsi vakur, aşk-ı vatan gibi ciddî. Güneşten yanıp son iltima‘ât-ı
âteşînle parlayan veçheler pür-vakar-heybet… Bir-iki nefer istihkâm küreğiyle
ufak bir hufre (çukur) açıyor…
On dakika sonra kafile işini bitirmişti… Kendilerinden ayrılan arkadaşlarına son Fatiha-i vedâ‘ı tertîlden sonra arkalarına
bakmadan ayrıldılar. Sert, metin, hatveler ile şimdi çoğalmakta olan uğultulara doğru azimkârane ilerlediler… Ufku ateşlere gark
eden gurup ziyaları bu giden erleri sarıyor, kâmetlerini arşa kadar yükseltiyordu…
Kafilenin buraya tevdî‘ ettiği kahraman ise… Topçu Yüzbaşısı Yenişehirli Vefik Efendi idi. 32 yaşında bir delikanlı ki nice
mücahedâtta, muharebatta ismini tanıttırmış, vatanı, bayrağı için nice fedakârlıklar yapmış, son defa Tuzla’da düşman nakliye ve
cephane kollarını muvaffakıyetle topa tutmuş, düşmanın cephane arabalarını yakmış, efradını darmadağınık eylemiş, fakat sonra
siperine döndüğü sırada şerapnel dânesiyle kafile-i şühedaya iltihak eylemiş bir er…
Sular kararmış… Uğultular biraz hafiflenmişti… Yalova Zabitan Mezarlığı’nda yatan erlere vedâ‘ ettim… Ayrıldım. Orada
bulunduğu müddetçe ma‘neviyatımda hâsıl olan kuvvet ve kudret gittikçe artıyordu. Bir hafiflik, âti hakkında emniyetten mütevellit
bir inşirah ile yürüyordum. Yeni doğan bir-iki yıldız ise, gökyüzünde ikâ‘ olunmuş lâhûtî bir şem‘a-i terettüp gibi şu erler durağına
nurlar serpiyordu. (Milli)”
İkdam’ın notu: “Osmanlı zabitanlarına şayan bir besâlet ve fedakârî ile vatan ve millet uğrunda feda-yı can eylediği Milli Ajans
tarafından haber verilen Seyyar Topçu Yüzbaşısı Yenişehirli Vefik Efendi, Yenişehirli Receb Efendi’nin mahdumu olup 320
senesi(nde) Mekteb-i Harbiye’den mülazım-ı sâni rütbesiyle neş’et etmiş ve Selanik’e memur edilmiş idi. Vefik Efendi efkâr-ı
ahrârâne ve ciddiyet ve istikamet ashâbından idi. Kendisi Balkan Muharebesi’ne de iştirak etmiş ve bilhassa Çongra ve Çatalca’da
Ayvadili sırtlarında pek çok yararlıklar göstermiştir.”
İkdam, 15.09.1915
Geride kalanlar…
Düşman kuvvetleri Çanakkale’de çok sayıda zâyiât verdiler. Kaybettikleri askerlerini, Gelibolu topraklarında defnettiler.
Gelibolu’dan çekilip gittikten sonra bu mezarlar orada kaldı. İngiliz ve Fransız askerleri Gelibolu’dan çekildikten sonra bu
mezarların fotoğraflarını yayınladılar. The Sphere, “Geride Bırakılanlar: Gelibolu’da Düşenlerin Anıtları” başlığı altında
şunları yazıyordu: “Ege’nin açık sularının yanına uzanmış birkaç yalnız haç. Bu haçlar, yoldaşlarını kaybeden arkadaşları
tarafından büyük bir ustalıkla yapılmıştır. İki uçtakiler demirden, ortadakiler ise ahşaptır...”
Diğer fotoğrafın altında ise , “Uçurum ve kıyı arasında yarımada üzerindeki yirmi mezar” başlığı altında şunlar yazmaktadır:
“Uçurumun altındaki eğimli tepeden oyulmuş küçük bir alana uzanmış yirmi mezar. İngiliz kuvvetleri mevzilerini
boşaltmadan önce mezarların çevresine taş duvar inşa ettiler. Tahta haçlara yazılan isimlerin bir kısmı, bu resimde
okunabiliyor…”
The Sphere, 29.01.1916
432