Page 310 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 310

Basında
                                ZAFERİN İSİMSİZ                     ÇANAKKALE
                                KAHRAMANLARI                                                                     İkdam, 23 Haziran 1915
                                                                          ZAFERİ
                                                                          1915-1916

                                   “Genç ve güzîde erkan-ı harplerimizden hüsn-i ahlakı, meziyet ve cesaretiyle mümtaz
                                                   Yüzbaşı Kemal Bey’in şehadet eylediğini duyuyoruz”


                                                                                       Yüzbaşı Kemal’in son sözleri: “İleri, daima ileri…”
                                                                                       Çanakkale’nin isimsiz kahramanlarından biri de genç
                                                                                       Yüzbaşı Kemal Bey idi. İstikbali parlak bu yüzbaşıyı
                                                                                       manşetine taşıyan Tasfir-i Efkâr, onun resmiyle birlikte
                                                                                       şu cümlelere de yer veriyor:
                                                                                       “Mübeccel ve Fedâkâr bir Şehidimiz /  Bugün aldığımız
                                                                                       bir haber-i elîm-i şehadetten pek çok dil-hûn ve
                                                                                       müteessiriz. Genç ve güzîde erkan-ı harplerimizden
                                                                                       hüsn-i ahlakı, meziyet ve cesaretiyle mümtaz Yüzbaşı
                                                                                       Kemal Bey’in, Çanakkale darü’l-harbinde vatanın
                                                                                       i‘la-yı şân u şerefi için fedâkârane bir surette çalıştığı
                                                                                       bir sırada ihrâz-ı şehadet eylediğini duyuyoruz.
                                                                                       (…..) Harb-i Umûmî’nin zuhuruna kadar… Kolordu
                                                                                       … Fırka riyasetinde ifa-yı vazife eden Kemal Bey,
                                                                                       düşmanlarımızın tecavüzü başladıktan sonra
                                                                                       Çanakkale’ye âzim olmuştu. Kendisi erkan-ı harbiyeye
                                                                                       memur olduğu halde kalbinde fürûzân olan ateş-i
                                                                                       gayret ve hamiyyet(in) sevkiyle hücum saflarından, ateş
                                                                                       hatlarından ayrılmadığı ve daima askerinin en önünde
                                                                                       dilîrâne savletler (hamleler) gösterdiği için darü’l-
                                                                                       harbe muvâsalatından birkaç gün sonra, bir hücum
                                                                                       esnasında kolundan yaralanmış, fakat cerîhasını hiçe
                                                                                       sayarak vazifesi(nin) başından ayrılmamış, büyük
                                                                                       muharebelerin birinde arslan arkadaşlarıyla düşmana
                                                                                       saldırırken ikinci defa olarak ayağından vurulmuştur.
                                                                                       İstihkâr-ı hayat eden (hayatını hiçe sayan) fedakârân-ı
                                                                                       vatan indinde, yara bere gibi ârızalar tezyîd-i şiddet ve
                                                                                       gayrete bir vesile hükmünde olacak ki, Kemal Bey bu
                                                                                       halinde yine hücum bölükleri arasından ayrılmamış
                                                                                       ve son muharebelerden birinde üçüncü defa olarak
                                                                                       karnından yaralanmıştır. Bu defa yarası pek vahim
                                                                                       olduğu için mecruh hemen hastahaneye nakl edilerek
                                                                                       tedavisine pek ziyade tekayyüd ve ihtimam olunmuş
                                                                                       ise de maatteessüf bütün emekler boşa gitmiş, fedakâr
                                                                                       genç on iki saat kadar bîhuş yattıktan sonra teslim-i
                                                                                       ruh ederek rütbe-i şehadeti ihrâz eylemiştir.
                                                                                       Merhum bu bîhuşî esnasında ara sıra kendine gelir
                                                                                       gibi olunca ‘İleri, daima ileri’ sözleriyle firaş ıztırabı
                                                                                       etrafında bulunan silah arkadaşlarına hitap etmiş ve
                                                                                       ecelle pençeleşirken bile seciye-i şecaat ve hamâsetini
                                                                                       izhardan geri turmamıştır. (…)”
                                                                                                               Tasfir-i Efkâr, 09.07.1915










                      Sivaslı Sami, cepheyi ve hastaneyi anlatıyor
                      İkdam, Kızılırmak gazetesinde yayınlanan Sivaslı Sami Efendi’nin mektubunu iktibas eder. Askerin rahatlığını anlatan bu
                      mektup, zor anlarda bile güçlü durmayı ilke edinen kahramanlarımızın yüksek ahlakını gösterir:
                      “Kahramanlık Menkıbeleri / Çanakkale’de şan ve şehâmetle vatanı müdafaa eden kahramanlarımız miyânında bulunmağ(l)a
                      ihrâz-ı şeref eden Mekteb-i Hukuk mezunlarından Sivaslı Sami Efendinin, biraderine yazdığı mektubu iftiharla nakl ediyoruz:
                      ‘Seddülbahir cihetinde aldığım hafif ve ehemmiyetsiz birkaç yaranın tedavisi zımnında Dersaadet’e geldim. Cerrahpaşa
                      Hastahanesi’nde tedavi edilmekteyim. Yaralarım merak edilecek bir halde değildir. Birkaç gün sonra tedavi biter. Sivas
                      Mebusu Ömer Şevki Bey hastahanenin ser-operatörüdür. Ahval-i harbiyemiz pek büyük iftihara şayandır, Cenab-ı Hakk’a bin
                      şükür olsun. En ileri hatlarda bulunuyorduk. Bütün askere mükemmel tayın ve yevmî sıcak karavana geldikten başka hemen
                      her gün de parmak üzümü, fındık içi, bol sigara, şekerleme gelmektedir. Bunları az bir miktarda zannetmeyiniz. Bilakis
                      mebzûlen tevzî‘ edilmektedir (bolca dağıtılmaktadır). Asker de vazifesini pek güzel ifade ediyor: Fâik (üstün) top kuvvetine
                      karşı sine-i imanını geriyor. Düşman piyadesini her taarruzunda mutlaka mecbur-ı firar (firara mecbur) ediyor, karîben hâk-i
                      pâk-i vatanı pây-ı mülevveslerinden tathîr edeceklerini müsta‘înen billah arz edebilirim, düşman zâyiâtı bizimkinin beş-on
                      misli fazladır. Tarassutta bulunuyordum, bunu gözümle gördüm. Gelelim hastahanelerimize, dağ başından dereye çekilmiş
                      olan seyyar bir hastahaneye geldik, arabadan iner inmez ekmek, çay ve et suyu ile pişmiş çorba geldi. Sonra sigara paketleri,
                      koyun yoğurdu ayran, ikindiye doğru bir çay daha; akşama güzel bir süt. Nöbetçiler vâlide gibi mecrûhînin her ihtiyacını
                      beşâşet ve mülâyemetle eda ediyorlardı. Yatağı temiz bir vapurla İstanbul’a geldik. Lastik tekerlekli faytonlarla hastahanelere
                      tevzî‘ edildik. Araba ile giderken İstanbul caddelerinde her Müslümanın nazar-ı şefkat ve himâyeti bize teveccüh ediyordu.
                      Büyükler ve hatta çocuklar arabamıza portakallar ve sair münasip yemişler atıyorlardı. Hastahanede esbâb-ı istirahat ve tedavi
                      pek mükemmel, Cenab-ı Vâcib-i Hakiki’nin hıfz u himayesiyle beraber milletin de böylece semâhat ve şefkati ber-devam
                      oldukça zafer elbette bizimdir, kardeşim.’” [Kızılırmak]”
                                                                                                                   İkdam, 23.06.1915


                                                                            310
   305   306   307   308   309   310   311   312   313   314   315