Page 294 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 294

Basında
                                                                    ÇANAKKALE
                                KARA SAVAŞLARI                                                  The Illustrated War News, 16 Haziran 1915
                                                                          ZAFERİ
                                                                          1915-1916


                         “Ayyuka yükselen Allah Allah nağmeleri, semalara bu yeni zaferin yeni bir manzumesini aks ettiriyordu”



                      “4 Haziran 1915, saat 05.00: Vatanın bağrına saldıran
                      düşmanla mücadele saati”
                      Milli Ajans’ın özel muhabiri, 3. Kirte Muharebesi’nde ortaya
                      konulan başarıyı, veciz bir üslupla “Çanakkale Mektupları”nda
                      anlatıyor:
                      “Mayıs’ın yirmi ikinci günü sabahı, saat beş. Gece muzlim
                      (karanlık) kanatlarını âfâktan henüz çekiyor… (…) İnce bir
                      tarraka… Tam saat beşte vatanın bağrına saldıran düşmanla
                      mücadele saatini ilan ediyordu. Bir daha, bir daha ve artık
                      ince, müessir, sâmi‘ayı (kulakları) tahriş eden medîd (uzun)
                      bir takırtı… Müthiş bir tarraka, bir vızırtı, fezayı yararak
                      muhavvef (korkunç) ıslıklar ile gelen bir gülle, korkunç bir
                      sukût. Bir fıskiyeden savrulan sular gibi, topraklar savruluyor,
                      el parçasından daha büyük mermiler, bir ağaca çarpıyor,
                      havada açılan bir şarapnel, on metre yüksekte küçük bir beyaz
                      bulut teşkil ediyor, bu kesîf (yoğun) bulut tabakasından iri
                      dolu düşüyormuş gibi misketler, sağa ve sola dökülüyordu.
                      Saat beş buçuk, harp olanca dehşetiyle başlamış bulunuyor,
                      her tarafımızdan düşmanın üzerine yağdırılan sahra ve cebel toplarının dağları inleten, zemini sarsan bârikaları (yıldırımları)
                      arasında, düşmanın büyük çaplı dehhâş toplarının püskürttüğü mermiler, akûr (kudurmuş) bir kelbin (köpeğin) avâveleri
                      (havlamaları) gibi bize doğru geliyor. Fakat nereye? Ne yapmağa? İşte buna biz de hayret ediyoruz. Onların hunhâr mermileri
                      boş tarlaların yeşil zeminlerini alt üst etmekten ve yeşil sahalara birkaç metrelik bir leke bırakmaktan başka bir şey yapamıyor.
                      Atıyorlar, bilâ-fâsıla atıyorlar, saniyede yüzlerce mermi atıyorlar ve hepsi bu kadar.
                      Yedi saatlik bir mübareze-i hûn-rîzâneden (kanlı bir çarpışmadan) sonra hâin ve cebîn (korkak) düşman, tam öğle vakti bütün
                      kuvvetiyle ve bütün zırhlılarının püskürmekte olduğu gülleler(in) himayesinde sağ cenahımıza yüklendi. Değil hücum etti. Artık
                      harp bütün cepheye intikal etmişti. (…) Ayyuka yükselen (Allah Allah) zemzemeleri (nağmeleri), semalara bu yeni zaferin yeni
                      bir manzumesini aks ettiriyordu. Süngüsü, eli ve yüzü, bütün elbiseleri al bayrağı gibi kızıl olan bir arslan iğtinâm ettiği koca bir
                      mitralyözü kavî omuzlarında taşıyor, bunu müteakip iki mitralyöz daha iğtinâm ediliyordu. Saat beşten öğleye kadar devam eden
                      bu müddet zaferden güya taarruz (!) eden düşmanın sağ cenahı, denize, evet, sahrada hazin hazin fışıltılarla kahramanlarımızı
                      takdis eden bizim denizimize, denizin mâî ve bî-eman sathına sürülmüş ve şimdi belki de top tüfenk tarrakaları (gümbürtüleri),
                      Allah Allah sadaları arasında o deniz artık küçük dalgalarıyla düşmanın hezimetine istihza-âlûd bir surette mukabele ediyordu…
                      …Ve akşam oluyor. Yavaş yavaş gündüzün beyaz çehresi siyah bir setreye bürünüyor. Artık her taraf karardı. Her tarafı sükun
                      ve bütün manasıyla ölümlü bir zulmet bürüdü. Semada yıldızlar, donuk donuk parlıyor, bu siyah perdeyi topların şuleleri bir
                      şemsin süratiyle bitiriyor. Projektörlerin parlak ziyaları, bu nihayetsiz loşluk içerisinde parlak ve şeffaf bir hat gibi uzanıyordu.
                      Gece muharebesi o kadar korkunç ki, bu geceki harp, sağ cenahı kahredilmiş olan düşmanın cephe ve sol cenahıyla ve olanca
                      dehşetiyle devam etti.
                      İşte 22 Mayıs sabahı saat beşte başlayan bu ceng-i pür-velvele, bu cidal-i bî-misal, bu Türk kahramanlığının bariz ve bî-hemtâ
                      (eşsiz), şanlı galebesiyle nihayet buldu… Düşman münhezim, tamam ondört mitralyöz kaybetti. (...)”
                                                                                                                     Sabah, 15.06.1915

                                                              “Düşman, külliyetli zarar verdirilerek eski yerlerine püskürtüldü”
                                                              “Tebliğ-i Resmî” şöyledir:
                                                              “31 Mayıs 331 (13 Haziran 1915) tarihiyle Karargâh-ı Umûmî’den tebliğ olunmuştur:
                                                              1- Çanakkale cephesinde 29-30 Mayıs (11-12 Haziran) gecesi Seddülbahir cihetinde
                                                              sağ cenahımıza karşı düşman birkaç kereler hücuma teşebbüs etmiş ve her
                                                              defasında külliyetli zâyiât vererek eski yerlerine püskürtülmüştür.
                                                              30 Mayıs sabahı Arıburnu’nda düşman topçuları tesirsiz birçok mermi sarf etmiştir.
                                                              Anadolu sahil bataryalarımız Seddülbahir’de düşman mevâziini dün dahi
                                                              muvaffakıyetle bombardıman etmiştir…”
                                                                                                                      İkdam, 14.06.1915

                      “Düşman gemisi, 7 torpido himayesinde geldi”
                      “Tebliğ-i Resmî” şöyledir:
                      “1 Haziran 331 (14 Haziran 1915) tarihiyle Karargâh-ı Umûmî’den tebliğ
                      olunmuştur:
                      “(…) 2- Çanakkale cephesinde, dün sabah düşmanın yedi torpido
                      himayesinde getirdiği iki sefine-i harbiyesi Arıburnu’ ve Seddülbahir’deki bazı
                      mevâki‘e (mevkilere) yarım saat zarfında tesirsiz doksan kadar mermi atmış ve
                      müteakiben İmroz adasına iltica eylemiştir.
                      Karada, hafif top ve tüfenk muharebesi olmuş ve Anadolu bataryalarımız
                      muvaffakıyetli endahtlar (atışlar) icra eylemiştir…”
                                                                        İkdam, 15.06.1915



                      İşte Fransızlar burada, Kirte’de savaştı
                      Karaya asker çıkartan Müttefik kuvvetlerin amacı Kirte’yi almaktı. Kanların oluk oluk aktığı muharebelere sahne olan bu alanın
                      fotoğrafını yayınlayan War News, şu bilgileri veriyordu: “Gelibolu’da Fransızların savaştığı yer: Kirte ve Çanakkale Boğazı
                      arasındaki bölge, Müttefik hatlarının sağında / Sol arka planda Kirte’den önce patlayan bomba ve şarapneller görülüyor.”
                                                                                                  The Illustrated War News, 16.06.1915


                                                                            294
   289   290   291   292   293   294   295   296   297   298   299