Page 160 - Basında Çanakkale Zaferi 1915
P. 160
Basında
ZAFERİN İSİMSİZ ÇANAKKALE
KAHRAMANLARI Tasfir-i Efkâr, 3 Nisan 1915
ZAFERİ
1915-1916
“Hiçbir acım yok, yalnız topumun başından ayrılmak yüreğimi yakıyor”
Çanakkale’de Trablusgarplı bir topçu subayı da vardı
Gazete, Çanakkale’nin münevver şehidlerinden Mevsuf Efendi’nin kahramanlığını yeni bir haberle
tekrar gündeme getirir. “Çanakkale şühedâ-yı münevveresinden” başlıklı haberde genç topçu
Mülazım Mevsuf Efendi şöyle anlatılır:
“5 Mart 331 günü düşman donanması Kal‘a istihkâmâtına müthiş bir mermi yağmuru yağdırırken
(….) bataryasında, henüz mektepten çıkmış genç bir ağır topçu mülazımı, Trablusgarblı Mevsûf
Efendi, Mülazım-ı Evvel Hasan Efendi ile beraber, düşmanın müessir endaht (etkili atış)
menziline girmesine intizâren (girmesini beklerken), henüz ateşe başlamamış olan istihkâmın
tarassut mevkiinden (izleme yerinden) hasım filosunun harekatını tarassut ediyorlardı. 30,5 ve 38
santimetrelik düşman mermileri bataryanın etrafına isabet ettikçe hal-i faaliyette bulunan bir berkan
(volkan) gibi toprak yığınlarını altüst ediyor, kaya parçalarını uçuruyordu. (...)
Düşman gemileri bataryanın bu musırrane (ısrarlı) sükûnetine nihayet aldanarak topların iskât
(susturulduğunu) ve tahrip edildiğini zannettiler ve iyiden iyiye ateş sahası dahiline sokuldular.
Mevsûf Efendi ile Mülazım-ı Evvel Hasan Efendi mesafeyi tayin etmiş ve telefonla top başındaki
efrada (askerlere) ateş emrini vermişlerdi ki yanı başlarında iştiâl eden (patlayan) bir düşman
mermisi bu iki kahraman zabiti şehid eyledi. Fakat yarım dakika geçmeden (…..) bataryası, bir
düşman dânesiyle Allah’ına kavuşan bu iki büyük şehidin intikamını aldı: Zabitlerinin verdiği
emir üzerine bataryadaki efrat nişangâhları tanzim ile ateşe başlamışlardı. Topların müthiş bir
tarraka (gümbürtü) ile savurdukları mermiler, İngiliz-Fransız gemilerinin burada ve güvertelerinde
dumanlar ve alevler yükseltmişti. Artık efrat şiddetle endahta devam ediyor, vazifelerini yaptıktan
bir saniye sonra şehid olan zabitlerinin intikamını alıyorlardı. İşte bâlaya resmini derç eylediğimiz
genç mülazım-ı sâninin 5 Mart Muharebesindeki menkıbe-i şan-âveri…
Merhumun pederi Trablusgarb Sahra Topçu Yüzbaşılığından mütekait Hacı İlyas Efendi’den aldığımız bir varakada, Mevsûf Efendi
ile sâir şühedânın ervâh-ı mübarekelerine ithaf olunmak üzere bu Cuma günü Üsküdar’da Valide-i Atik Cami-i Şerifi’nde Mevlid-i
Nebevî kıraat edileceğini bildirmektedir. İhvan-ı din, bu meclis-i ruhânîye med‘uvvdurlar.”
18 Mart onların kanlarıyla kazanıldı
Fotoğraf altı: “Milletin tarih-i şân ve mefâhirine, 5 (18) Mart muzafferiyet-i azîmesini, kanları pahasına ilave eyleyen kahraman
şühedâmızdan Mülazım (Mevsûf) Efendi Merhum”
Tasfir-i Efkâr, 21.04.1915
Çanakkale’nin isimsiz kahramanları
Tasfir-i Efkâr, “Çanakkale’deki Kahramanlıklar” başlığı altında isimsiz kahramanları anlatıyor:
“5 Mart muharebesinin ilk safhasında, ağır obüs bataryalarımızdan birinin mevziine karşı düşman tarafından şiddetli bir
ateş açılmış, fakat bir türlü mevzi-i hakikiyi tayin etmeğe muvaffak olamayan düşmanın mermileri, hiçbir suretle bataryamızı
müteessir edememişti. Buna mukabil bataryamız, şiddetli ve isabetkâr endahtına (atışına) muvaffakıyetle devam ediyor,
düşman gemilerine hakikî bir obüs yağmuru yağıdırıyordu. Düşman, muharebenin neticesine kadar bataryanın mevziini
tayin edememiş ve nihayet, açtığı ateşe hitam vermeğe mecbur olmuştur.
İbrahim Çavuş’un topçu eğitimi
Bu esnada ise, düşman mermilerinin tarraka-i infilakı arasında, Mustafa oğlu İbrahim namındaki bir topçu çavuşunun adeta
talimde bulunuyormuş gibi, ferîh ve pür-huzur?, mevziinden ileri çıkarak, arkadaşlarına yüksek va âlî bir rehberlik ettiği
görüldü. Çavuş, düşmanın mütemadiyen yağan mermilerini istihfaf eder bir tavırla, arkdaşlarına teveccüh ederek, diyordu ki:
- Arkadaşlar, anamız bizi bugün için doğurdu. Böylece ve kemal-i cesaret ve şecaatla ateşinize devam etmelisiniz. Bakın
düşmanın hiçbir mermisi bize isabet edemedi. Halbuki görüyorsunuz ki, bizim mermilerimiz, daima düşmanın zırhlıları
üzerinde patlamakta ve düşmanı, mütemadiyen yerini değiştirmeğe mecbur eylemektedir.
Şiddetli ve müthiş bir ateş karşısında, kemal-i huzur ve itidal ile îrâd edilen bu kahramanane nutka, düşman mermileri, hiçbir
suretle fâsıla vermeğe muvaffak olmamış, mütearrız filonun toplarına karşı göğsünü geren Mustafa oğlu İbrahim Çavuş, bu
parlak ve kahramanâne sözlerinden sonra mevkiine avdet ederek diğer arkadaşları gibi vazifesine devam eylemiştir.”
Yakub oğlu Hüseyin’in kahramanlığı
Cidden müessir ve ulvî bir kahramanlık eseri de Yakub oğlu Hüseyin namındaki bir arslanın sözlerinde mündemiçtir. Bir
ağır obüs topunun numara neferi olan bu kahramanın, bir dâne parçasıyla baldır etleri kâmilen kopmuş ve teskereci neferler
de, alelusul kendisini batarya haricine çıkarmak istemişti. Kahraman topçu, razı olmuyor, mukaddes topunun başından bir
türlü ayrılmak istemiyordu.
- Nafile arkadaşlar. Hiç ısrar etmeyin. Ben, bir düşman gemisinin battığını görmeyince, topumun başından bir dakikacık
olsun ayrılamam!
Fakat kahraman topçu, vahim surette yaralanmış, mübarek ruhunu teslim etmek üzere bulunuyordu. Gazâ meydanından
a‘la yı illiyyîne intikal ve irtikâ etmek üzere bulunduğu bir dakikada îrâd eylediği dilaverane sözler, son sözleri olmuş ve bir
dakika sonra kapanan gözleri, muhterem şehidin rahmet-i Rahman’a âzim ve vâsıl olduğunu göstermişti.
‘Topumdan ayrılmak yüreğimi yakıyor’
‘Bu mektubumda menâkıbını nakledeceğim diğer bir kahraman da, İsa oğlu Ömer namındaki topçu çavuşudur. Bu arslan
yürekli er, top başında iken ağır surette yaralanmış, tâkatten kesilmişti. Birdenbire bütün kuvvetini toplayarak:
- Hiçbir acım yok. Yalnız topumun başından ayrılmak yüreğimi yakıyor
cümlesini telaffuz etmiş ve sonra vekilini tayin ve vekili ile beraber arkadaşlarına tevcih-i hitap ederek demiştir ki:
- Vazifeni, vazifenizi iyi ve kusursuz yapın(ız). Askerliğin şerefini düşününüz!..
İşte bir silsile-i menâkıb-ı kahramanane ki, genç vatan yavrularının kalbinde menkûş kalmak için kıraat kitaplarına
geçirilmeli, salonlara levha, ve kitabeler tarzında ta‘lîk edilmeli ve bilhassa, matbuatımızca bütün Osmanlıların enzâr-ı iftihar
ve imtisali önüne vaz‘ u takdim olunmalıdır.”
Tasfir-i Efkâr, 03.04.1915
160